Armand Sağ
Link
 

 

Türkiye ve AB
   
 

Türkiye ve AB

Bence Türkiye Avrupa Birliği’ne girmemeli.
Türkiye 1963 yılından beri Avrupa Birliği’ne girmek istiyor, fakat tam kırk iki yıldır beklemede. Avrupa Birliği her sene başka bir bahane ile bizi bekletiyor; ekonomik durumu, PKK Meselesi, Kıbrıs Meselesi, Ermeni Meselesi derken bizi yıllardır oyalıyorlar.

Ekonomik durumu
Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne giren on ülke (Letonya, Lituanya, Estonya, Rum Kıbrıs, Malta, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Macaristan) 1999’da müracaat ettiler ve beş sene içinde Avrupa Birliği’ne girdiler. Fakat bu on ülkenin ekonomik durumlarına bakarsak şunu görmekteyiz:

  • Avrupa Birliği’nin raporuna göre 1985-1999 yıllarında:

Letonya’nın ekonomisi                      -4,5% ile azalmıştır.
Lituanya’nın ekonomisi                     -6,4% ile azalmıştır.
Estonya’nın ekonomisi                      -5,2% ile azalmıştır.
Polonya’nın ekonomisi                      -1,8% ile azalmıştır.
Çek Cumhuriyeti’nin ekonomisi       -2,0% ile azalmıştır.
Slovakya’nın ekonomisi                     -2,6% ile azalmıştır.
Slovenya’nın ekonomisi                     -0,2% ile azalmıştır.
Macaristan’ın ekonomisi                    0,0% ile eşit kalmıştır.
Rum Kıbrıs’ın ekonomisi                   5,2% ile yükselmiştır.
Malta’nın ekonomisi                            5,5% ile yükselmiştır.

Türkiye’nin ekonomisi ise                  3,0% ile yükselmiştır.

  • Avrupa Birliği’nin raporuna göre 2004 yılında:

Letonya’nın ekonomisi:                     0,4% ile yükselmiş.
Lituanya’nın ekonomisi                     0,4% ile yükselmiş.
Estonya’nın ekonomisi                      0,5% ile yükselmiş.
Rum Kıbrıs’ın ekonomisi                  2,2% ile yükselmiş.
Malta’nın ekonomisi                           2,3% ile yükselmiş.
Polonya’nın ekonomisi                      0,6% ile yükselmiş.
Çek Cumhuriyeti’nin ekonomisi       1,4% ile yükselmiş.
Slovakya’nın ekonomisi                     0,6% ile yükselmiş.
Slovenya’nın ekonomisi                     0,6% ile yükselmiş.
Macaristan’ın ekonomisi                    0,7% ile yükselmiş.

Türkiye’nin ekonomik durumu ise     9,4% ile yükselmiş.

Gördüğünüz gibi Türkiye’nin durumu hepsinden iyidir. Bu arada Türkiye’nin ekonomik durumu Çin Halk Cumhuriyeti’nden (10,7%) sonra dünya ikincisidir.

PKK Meselesi
Avrupa Birliği Türkiye’yi “faşist bir devlet” olmakla suçlar ve bu yüzden Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almayacağını söyler. Fakat Türkiye’deki Kürtleri Hollanda’daki Frisler ile mukayese edersek, şunu görmekteyiz:

Türkiye’de:

  • 1991’de “Kürtçe” Türkiye’de resmi bir dil olarak kabul edilmiştir.
  • 2002’de Kürtçe dergi, gazete, televizyon ve radyo kanalları kurmak serbest olmuştur.
  • 2004’te Kürt okulları kurulmuştur ve Kürt eğitimi serbest olmuştur.
  • Turgut Özal (13 ekim 1927- 17 nisan 1993) Türkiye’nin ilk Kürt kökenli Cumhurbaşkanı idi (1989-1993).

Hollanda’da:

  • Hollanda’da 1811’de nüfus idaresi kuruldu. Hollanda halkının bilgileri kayıtlandı ve bu kayıtlamada Frisce isimler yasaklandı. Frisce isimler Hollandalaştırıldı ve bu yasak 1 ocak 2003’te kaldırıldı.
  • “Frisce” 1955’te Hollanda’da resmi bir dil olarak kabul edildi, 1980’de ilk okullarda “Frisce” dersi verilmeye başlandı fakat orta okullarda hala yasak idi. 1993’te “Frisce” orta okullarda da serbest oldu.
  • Hollanda’nın daha hiç bir Fris kökenli başbakanı olmamıştır.

Gördüğünüz gibi Türkiye’deki Kürtler ve Hollanda’daki Frisler ikisi de baskı altında kalmışlardır. Kürtçe altmış sene boyunca yasaklanırken, Frisce yüz elli senedir, Frisce isimler ise yaklaşık iki yüz senedir yasak idi. Buna rağmen Kürtler şiddet kullanırken, Frisler sessiz kaldı, çünkü Frisleri kışkırtan yoktu. Ama Kürtleri Türklere düşürmek isteyen çoktu. Sonunda Sovyetler Kürtleri kışkırttı ve ‘PKK’ diye bir komünist terrör örgütü kuruldu.

Kıbrıs Meselesi
Türkiye Avrupa Birliği’ne göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni “işgal ediyor”. Aslında Türkiye oradaki Türkleri korumak amacıyla Kıbrıs’a gitmiştir. Çünkü Rum ve Yunan çeteleri mahsum Türkleri katlediyordu. Ne yazık ki Avrupa Birliği bu katliamı kabul etmiyor ve daha halen Türkiye’yi suçlu olarak görüyor. Eğer bir halkı korumak ve barış getirmek suç ise, o zaman Avrupa Birliği’nin “Barış Askerleri” de suç işliyor.

Ermeni Meselesi
Son olarak Avrupa Birliği “Türkiye Ermenilere bir soykırım yaptı ve özür dilemesi lazım” diyor. Eğer Avrupa Birliği Ermeni Meselesi’ni araştırmış olsaydı, burada yazdığım gerçekleri öğrenmiş olurdu.

1910 Yılından itibaren Ermeni çeteleri silahlanıp Türk köylerini basıp, katliam yapmaya kalktılar. Tabi ki Osmanlı ve Türklerin ezeli düşmanları (Ruslar, Fransızlar, İngilizler) burada Ermenilere büyük yardımda bulundular. Silah olsun, para olsun, bilgi olsun; Ruslar ve Fransızlar (tıpkı İngilizler Arapları kışkırttığı gibi) Ermenileri her konuda destekleyip onları Osmanlı Türklere karşı kışkırttılar. Zaten bu sözde “Ermeni Soykırımı”nı ilk olarak Fransızlar ve Ruslar kabul etti. Sırf 1910-1922 yıllarında tam olarak 523.000 katledilmiş Türk var. Bu mahsum Türkleri katleden Ermeni çeteleri Avrupalı ve Amerikalılar tarafından hiç suçlu olarak görünmezler.
Ermeni çeteleri Osmanlıların en zayıf noktalarından faydalanıp Balkan Savaşları’nda (1910-1913) isyan etmeye başladılar. Bu isyan Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-1918) ve Kurtuluş Savaşı’nda (1919-1923) devam etmiştir. İsyan eden Ermeniler Osmanlıları arkadan vurarak, Ruslara ve Fransızlara yardım ediyordu. Bunun en tanılmış örneği Sarıkamış Seferi’dir, burada Ermeni çeteleri Osmanlı askerlerini besleyen köyleri basıp, köylüleri katletti. Sarıkamış dağlarında aç susuz kalan 90.000 askerimiz soğukta şehit düştüler. Gördünüz gibi Ermeniler bu üç savaşı zora sokuyorlardı ve o yüzden bunları deporte etme kararı 1915’te verilmiştir.

Bu Ermeni deportesi Osmanlı İmparatorluğu’nun arşivinde vardır, hatta Talat Paşa’nın günlüğünde bile vardır. Talat Paşa Ermenileri Suriye Çölü’ne süren Paşa idi. Bu iki belgeye göre tam olarak 924.158 Ermeni Suriye Çölü’ne sürülmüştür. Tabi Suriye Çölü o zamanlar daha Osmanlı toprağı idi.
Ayrıca 24 nisan 1915’te ihtilalci örgütü “Ermeni Devrimci Komitesi”nin tam 235 ihtilalci lideri tutuklanmıstır, işte bu Ermeniler 1910 yılından itibaren Türk köylerini basıp, Türkleri katlediyordu. Yani Ermenilerin dediği gibi o gün Ermenilere karşı bir soykırım yapılmamıştır, sadece 235 ihtilalci terrörist idam edilmiştir.

Fransızlar ve Rusların kışkırttığı, Osmanlılara karşı savaştırdığı ve o arada ölen ihtilalci Ermenilerin sayısı iki yüz bin olarak tahmin ediliyor. Diğer tarafta Birinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca Türk hayatını kaybetmiştir, Ermeniler tarafından öldürülen Türk sayısı ise altı yüz bini aşıyor. Osmanlıların deportesinde hastalık, yorgunluk ve yaşlılık nedeni ile ölen Ermeni sayısı elli bin ve yüz bin arasındadır diye tahmin ediliyor.

Gördüğünuz gibi Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi almamak için kullandığı nedenlerin hepsi gerçek dışıdır. Avrupa Birliği bize karşı oyalama taktiği kullanıyor ve asla Avrupa Birliği’ne almayı düşünmüyor. Bu yüzden Türkiye Avrupa Birliği’ne girmekten vazgeçmeli.



Armand Sağ

26 kasım 2005

© Armand Sağ 2005

 

Copyright ElaDesign (disclaimer)